Kürdistan
Orta Doğu'da Kürtlerin tarih boyunca yaşadığı coğrafî ve etnik bölge için kullanılan Kürdistan terimine ilk kez Selçuklular döneminde rastlanır;[26] 12. yüzyıldan itibaren Selçuklular, kendi hakimiyetlerinde olan, bugün güney Kürdistan olarak görülen ve o dönemde bir yönetim birimi olan bölgeyi Kürdistan olarak anmaya başlamışlar ve bilinen literatürde ilk kez Kürdistan terimini kullananlar da onlar olmuşlardır.[27][28] Selçukluların hakimiyetindeki Kürdistan yönetim bölümünün tam olarak sınırlarının ne olduğu, bu bölümün yönetimsel özelliklerinin ayrıntıları gibi konular çok net bilinmemektedir. Bununla birlikte bu hususlarda çeşitli kanıtlar ve bilgiler de bulunmaktadır; örneğin 1340 yılında yazılmış olan Nezhetü'l Kulub isimli eserde Kürdistan vilayetine dair bilgiler yer almakta, vilayetin sınırları Arap Irak'ı, Huzistan, Pers Irak'ı, Azerbaycan ve Diyarbakır olarak verilmiştir.[29]
Selçuklulardan önce bölgede hakim olmuş olan Arapların bölgeyi Kürdistan olarak adlandırmadıkları bilinmektedir.[29] Kürtlerin yaşadığı bölgelere Kürdistan teriminin Selçuklularca ortaya atılmasından önce farklı adlar verilmekteydi. Örneğin, Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı bölgelerden olan ve bugünkü orta Kürdistan'a denk gelen bölgeye el-Zavzan denmekteydi.[17] Bununla bu bölgenin tanımı pek kesin değildir; tam olarak nereden başlayarak nereye kadar uzandığı çok net değildir.
Bugün Kürtlerin yoğun olarak Toros ve Zagros dağlarının kesiştiği, Mezopotamyayı da içine alan, Türkiye'nin Doğu Anadolu, Güneydoğu bölgeleri, Irak'ın kuzeyi, İran'ın Kurdistan, Batı Azerbaycan, Kermanşah ve Loristan eyaletleri ve Azerbaycan'ın Zengilan, Laçin, Qubadlı (Kubadli), Kelbecer rayonlarında yaşarlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadıkları Orta Doğu'daki bu bölge için hâlen Kürdistan terimi de kullanılmaktadır ve her ne kadar göçlerle oluşmuş bir Kürt diasporası mevcutsa da, Kürt nüfûsunun ezici çoğunluğu bu coğrafyada yaşamaktadır; bazı tahminler coğrafyadaki Kürt nüfusunu 22 milyon olarak telaffuz etmiştir.[30] Bununla birlikte birçok kaynağa göre verilen rakamlar genellikle tahminseldir; sonuçta farklı tahminler baz alınarak Orta Doğu'da Türkiye, İran, Irak ve Suriye ile bunlara ek olarak Ermenistan'da bulunan Kürt topluluğunun toplam nüfusunun 20 milyonun üzerinde olduğu söylenebilir.[31]
Kürtlerin diyarı anlamında olan Kürdistan teriminin ilgili coğrafî bölgeyi tanımlamaktaki önemi ve kullanımının ötesinde, belirli bir etnik grubu ve kültürün yayıldığı bölgeyi tanımladığı ve bu sebeple sosyal ve siyasi bir kavram teşkil ettiğini ortaya atanlar da olmuştur.[32] Nitekim Kürdistan teriminin (Kürt terimiyle birlikte) siyasi kullanımı 20. yüzyıla kadar olmamıştır.[29] Çağdaş bağlamda Kürdistan isminin kullanımı çeşitli siyasi ihtilafları beraberinde getirmektedir; örneğin Türkiye devleti geleneksel olarak Kürdistan teriminin kullanımını bölücü bir ima taşıdığını öne sürmektedir.[33]
Türkiye
Orta Doğu'daki Kürt topluluklarının çoğunluğu Türkiye'de yaşamaktadır ki böylece Türkiye Orta Doğu'daki ülkeler arasında en büyük Kürt nüfusu barındıran ülke konumundadır.[31] Bununla birlikte Türkiye'deki Kürt nüfusun kesin sayısı da belirli değildir[31] ve çeşitli tahminler bulunmaktadır. 1965'te Devlet İstatistik Enstitüsü (2005'ten sonra 'Türkiye İstatistik Kurumu') tarafından 1965'te yapılan Genel Nüfus Sayımında, 1965'te 31.391.421 olan Türkiye nüfusu'nun 2.219.502'si anadili olarak Kürtçe'yi, 4'ü Kurmanci'yi beyan ettiği ve 2.219.547'sinin nüfus kaydında Kürtçe'nin anadilleri olarak geçtiği, 1.752.858 kişi Kürtçe'yi, 313 kişi ise Kumanci'yi ikinci dili olarak beyan ettiği ve 1.753.161'inin nüfus kaydında Kürtçe'nin ikinci dil olarak geçtiği açıklanmıştır.[34] Buna göre nüfus kayıdında Kürtçe'nin anadil ve ikinci dili olarak geçtiği kişinin sayısı toplam nüfusun yüzde 12,65'ine tekabül etmektedir. Bununla birlikte 1965 sonrası nüfus sayımlarında ana dil mevzu bahis edilmediği için daha güncel verilere nüfus sayımları doğrultusunda ulaşmak mümkün değildir.[35]
Ancak genelde sayımlarda Zazaların da bu gruba dahil edilmesi karşıklara yol açmaktadır.[1]
2000'li yıllara bakıldığında, CIA'ye göre, Türkiye'de yaklaşık 14-15 milyon[5] Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yaşamaktadır. Etnik gruplarla ilgili bir proje olan Joshua Project ise Türkiye'deki, Türkçe konuşanlar dahil, toplam Kürt nüfusunun 14 milyon civarında olduğunu belirtmektedir.[4]
Geleneksel kıyafetleriyle
Vanlı Kürt kadınlar,
1973.
2007'de Milliyet gazetesinin KONDA'ya yaptırdığı ankete ise yüz yüze görüşme yapılan yaklaşık 50 bin kişinin %13,4'i kendini Kürt olarak tanımlamış ve 18 yaş altındaki nüfusun eklenmesiyle bu oranın %15,68'e çıkıp, toplam nüfusa adapte edildiğinde Kürt nüfusunun 11 milyon 445 bin kişi olabileceği tahmin edilmiştir.[3]
Türkiye'deki Kürtler Güneydoğu Anadolu ve Doğu anadolu bölgesine yayılmış halde bulunuyor. Osmanlı döneminde Konya, Ankara, Kırşehir ve Aksaray gibi İç Anadolu'nun köylerine sürülmüş (Orta Anadolu Kürtleri Kürtçe: Kurdên Anatoliya Navîn) ve Cumhuriyet döneminde İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Mersin, Samsun, Tokat, Amasya, Artvin ve Bursa gibi Türkiye'nin büyük kentlerine ve diğer ülkelere göç etmişlerdir.[35] Ekonomik ve sosyal sebeplerle, ülkenin görece daha gelişmiş olan metropollerine yaşanan göçlerin dışında, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşanan isyanlar sonucu birçok zorunlu göç de yaşanmış, 1990'larda bölgedeki gerilimin artması ve sıklıkla çatışmaların yaşanması sebebiyle birçok köy boşaltılmıştır.[35]
Bu nedenle, özellikle Anadolu'nun batısında yaşayan Kürt kökenli nüfusun, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya göre çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir; ancak yukarıda belirtildiği gibi, nüfus sayımlarında vatandaşlık esas alındığı ve etnik köken sorulmadığı için, Kürt kökenli nüfusun nerede daha yoğun olduğu konusunda kesin bir şey söylemek olanaksızdır. Ayrıca evlenmeler sonucu da nüfus karışmıştır. Bir kısım Kürt kökenli Türkiye vatandaşı ise başta Almanya olmak üzere, çeşitli Batı Avrupa ülkelerine göç etmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nde de, Suriye ve İran'daki gibi Kürt azınlığa yönelik çeşitli yasaklar konulmuş, resmî bir asimilasyon politikası yürütülmüştür.[36][35][17][37][29][38] Nitekim bazı sosyal bilimcilere göre asimilasyon politikaları daha sonra ortaya çıkan, özellikle 1970'ler ve 1980'lerde ivme kazanan Kürt etnik kimliği bazlı Kürt milliyetçisi akımları beslemiş, bunların ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur.[29] Cumhuriyetin ilanından sonra, özellikle 1930'lar ve 1960'larda Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı bölgelerde bulunan ve Kürtçe isimlere sahip olan birçok yerleşim birimi ve coğrafî öğenin ismi değiştirilmiş, Kürtçe isimlerin yerini Türkçe isimler almıştır.[35] Bunun dışında kültürel alanda da değişiklikler yapılmış, örneğin içinde Osmanlı metinleri çağdaş Türkçeye çevrilirken veya kullanılırken bu metinlerde geçen Kürdistan veya Kürd gibi sözcükler yok sayılmış, metinden çıkarılmış, Kürt kökenli birçok tanınmış Osmanlı vatandaşının kökeninin Türk olduğu öne sürülmüştür.[35] Kürt dilinden, Kürtçe isimlere, Kürt folklorüne kadar Kürt kültürünün birçok alanında yasaklar konulmuştur.[38] Cumhuriyetin ilk dönemlerindeki sıkılık her ne kadar Menderes zamanında bir miktar rahatlasa, asimilasyon çabaları azalsa ve çeşitli alanlarda özgürlükler artsa da, bunlar özellikle 27 Mayıs Darbesi sonrası, her ne kadar yeni anayasa daha geniş haklar tanımış olsa da, pratikte azalmış, asimilasyon politikaları güçlenmiştir.[38] Kürt kimliğine yönelik hareket özellikle, 12 Eylül Darbesi sonrasında artmış; açık yerlerde Kürtçe konuşulmasını sıkı bir şekilde yasaklamış ve Kürtlerin "Dağ Türkleri" olduğu iddia edilmiştir.[35][39] Asimilasyona yönelik olan ve bilimsel temeli bulunmayan bu iddia Genelkurmay Başkanlığı tarafından desteklenmiş, bu kurum tarafından bastırılan "Beyaz Kitap"'ta şu açıklama yer almıştır:[39]
|
« Dağların yüksek kısımlarında, tepelerde yaz kış erimeyen karlar vardı. Güneş açınca üzerleri buzlaşan camsı parlak bir tabaka ile örtülürdü karın yüzü. Üstü sert altı yumşak olurdu. Bu karın üstünde yürününce, ayağın bastığı yer içeriye çöker, 'kırt-kürt' diye ses çıkarırdı. Doğulu Türkmenlere, Kürt denmesinin nedeni buydu. Bölücülerin Kürt dedikleri, yüksek yaylalarda, karlık bölgelerde yaşayan Türklerin karda yürürken ayaklarından çıkardıkları sesin adıydı aslında. » |
|
|
12 Eylül'den sonra da Kürtler Kürt kimliği ile ortaya çıkamamıştırlar; örneğin 1991'de patlak veren Körfez Savaşı sırasında devletin resmî televizyon kanalı TRT Kürtlere Kürt demektense, haberlerde "Irak'lı etnik gruplar" deyimini kullanıyordu.[40] 1970'ler ve sonrasında özellikle 1980'lerde yoğunluk kazanan ve 1990'larda devam eden Kürt ayrılıkçı hareketi ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında çatışmalar yaşanmış, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı ve bu grupların faaliyetlerini yoğunlaştırdığı Türkiye'nin güneydoğusunda kalan bölgelerde sıklıkla olağanüstü hal ilan edilmiştir. 1990'larda "Kürt meselesi" fikri reddedilmiş, örneğin TOBB için hazırlanan ve bu meseleyi ele alan 1995 tarihli rapor Doğu Sorunu olarak adlandırılmıştır. Nitekim sorunun "Doğu Sorunu," "Güneydoğu Sorunu," veya "Terör Sorunu" olarak adlandırılması yaygınlık kazanmış, askeriye tarafından desteklenmiş, 2000'li yıllarda Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk kez "Kürt Sorunu" ifadesini kullanması da özellikle başlarda bu kesimlerde olumsuz tepkilere yol açmıştır.[41]
1996'da TRT, Kürtlerin bir Türk boyu olduğunu ve Kürtçenin uyduruk bir dil olduğunu savunan bir program yayımladı.[42] Bununla birlikte 1990'larla genel olarak Türkiye'de yaşayan Kürt azınlığın durumunda 80'lere ve öncesine oranla rahatlama kaydedildi, Turgut Özal Türkiye'de ilk defa resmen Kürt kelimesini telaffuz etti ve Kürtçe konuşma ve yayın yasağı kısmen kaldırıldı.[43][44] Nitekim 2000'li yıllarla birlikte diğer bazı yasaklar da kısmen kaldırılmış, Kürt sorunu açık bir şekilde tartışılmaya başlanmış ve çeşitli açılımlar gerek Türkiye Cumhuriyeti devleti gerekse sivil toplum kuruluşları gibi kurumlarca gerçekleştirilmiştir;[36] örneğin, 1 Ocak 2009 tarihinde, ağırlıklı olarak Kürtçenin Kurmanci lehçesi ile yayın yapan TRT 6 yayın hayatına başlamıştır[45][46] ki kanalın açılışında dönemin Başbakanı Erdoğan Kürtçe başarı dileğinde bulunarak ilk kez açık bir şekilde Kürtçe konuşan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmuştur.[47][48]
Türkiye'deki en büyük Kürt ayrılıkçı hareketi Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Türkiye başta olmak üzere, Avrupa Birliği[49], ABD[50] ve NATO[51] da dahil olmak üzere 31 ülke ve bazı kuruluşlar tarafından terör örgütü kabul edilmektedir. Ayrılıkçı ve militan örgütlenmenin yanı sıra parlamenter seçimlere katılan çeşitli Kürt partileri de olmuş, bunların birçoğu PKK ile ilişkileri olduğu gerekçesiyle kapatılmış, bu siyasî geleneğin son partisi olan ve 2009 yılı itibarıyla hâlâ aktif olan Demokratik Toplum Partisi (DTP)ne de aynı gerekçeyle kapatma davası açılmıştır.[52]
İran
İran'dan bir Kürt kadını portresi; 19. yüzyılın sonları veya 20. yüzyılın başları.
İran'da yaşayan Kürtler çoğunlukla İran, Irak ve İran Türkiye sınırında yaşamaktadırlar. Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı, İran Kürdistanı (Kürtçe: کوردستانی ئران Kurdistanî Iran) olarak da adlandırılan bölge[53] Batı Azerbaycan, Kürdistan ve İlam eyaletlerinin büyük bir bölümünü kapsamaktadır. Gerek çeşitli Kürt hareketleri gerekse İran Irak Savaşı dolayısıyla kırsal kesimlerdeki Kürt nüfusunun azaldığını gözlemlenmiş olsa da ayrıntılı araştırmalaların yapılmamış olmasından ötürü net veya ayrıntılı bilgi mevcut değildir.[30]
Amerikan istihbarat kurumu CIA tarafından İran'da Kürt nüfusunun toplam nüfusun %7'sini bulduğu iddia edilmektedir ki aynı kuruma göre İran nüfusunun 66.429.284 olduğu göz önünde bulundurulursa bu rakam (%7) 4 milyon 650 bin civarı bir sayı vermektedir.[54] Bazı tahminlerse 8 milyon civarındadır.[30]
İran'da diğer başka ülkelerden, örneğin Türkiye'den, farklı olarak Kürt kimliği reddedilmemiş, bununla birlikte Farsî kimlik üst kimlik olarak vurgulanmış ve Kürt kimliği Fars kimliğine oranla daha alt bir kimlik olarak sunulmuştur.[55] Örneğin üst İranî kimliği vurgulamak adına Kürtçe sıklıkla Farsçanın bir lehçesi olarak sunulmaktadır.[55] Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı diğer bölgelerden farklı olarak İran'daki Kürtlerin özel bir yönü de İranlıların Şiiyken, Kürtlerin genelinin Sünni olmasıdır. Nitekim bu farklılık İran'daki Kürt kimliği açısından önemli bir yer tutmaktadır.[55] Bununla birlikte özellikle Kermanşah'ta yaşayan Kürt nüfusun önemli bir kesimi Şiidir; yine de bunlar genel Kürt nüfusta azınlık teşkil etmektedirler ve Sünni Kürtler Kürt nüfusun yaklaşık %75'i oluşturmaktadırlar.[56]
İran'daki Kürtler ile özellikle Irak'taki Kürtler arasında önemli bir etkileşim söz konusu olmuş, bu özellikle kendisini edebiyat ve dil açısından ortaya koymuştur.[56] Benzeri bir etkileşim Türkiye'deki Kürtler ile mümkün olmamıştır; bunun en büyük sebebi İran'daki Kürtlerin ve Irak'taki Kürtlerin büyük kısmının aynı güney Kürtçe lehçesini konuşuyor olmaları ve Kürtçeyi Arap alfabesiyle yazıyor olmalarıdır; Türkiye'deki Kürtlerde farklı bir kuzey lehçesi yaygın olduğu gibi Kürtçe Latin harfleriyle yazılmaktadır.[56] 1940'lardan bu yana Kürtçe İran'da resmî anlamda yasak olsa da İran'da Kürtçe, özellikle de bazı İranlı radyoların kısmen Kürtçe yayın yapmaları gibi etkenler sebebiyle, gelişimini sürdürmüş, çeşitli Kürtçe yayınlar gizlice yayımlanmıştır.[56]
İranlı Kürtler ve İran'da Kürt kültürünün gelişimi açısından önemli bir nokta da Mahabad Cumhuriyeti veya Kürdistan Cumhuriyeti olarak anılan 1946–1947 yılları arasında varlığını sürdürmüş kısa süreli bir Kürt devletidir. Her ne kadar cumhruiyet Ocak 1946'da ilan edilmiş[56] olsa da bölge 1942 yılından beri Kürtlerin etkisi altındaydı ve Kürt komiteler çeşitli yönetimsel fonksiyonları karşılamaktaydı.[55]
1970'lerdeki devrimci hareketlerin birçoğu Kürtlere ve Kürtlerin hak taleplerine olumlu yaklaşmış,[56] Kürtler bu devrimci hareketlere destek vermiş ve bazı aşiret liderlerinin dışında Kürtlerin çoğunluğu 1979'daki devrimi de desteklemişlerdir.[57] Bununla birlikte devrim sonrasında Kürtlerin hak ve özgürlükleri durumunda bir değişiklik olmamıştır.[57]
İran'daki aktif ana Kürt partileri, federal bir İran'ı ve bu bağlamda Kürt ulusu haklarının ve kimliğinin tanınmasını savunan İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP) ve Marksist Kürt İşçileri Devrimci Örgütü (KOMALA)dır. Her ne kadar iki partinin görüşleri birbirinden farklı da olsa ikisi de şu anki rejim karşıtıdır. İran dahil bölgede Kürtlerin yaşadığı birçok ülkede aktif faaliyet gösteren bir başka Kürt örgütlenme ise, özellikle Türkiye'de aktif olan PKK ile yakınlığıyla bilinen, ayrılıkçı Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK)dir ki bu örgüt 2009 yılında ABD'deki Obama yönetimi tarafından terörist örgüt olarak adlandırılmıştır ve böylece terör örgütlerine uygulanan yaptırımlar kapsamına alınmıştır.[58]
Suriye
Suriye'deki Kürt nüfusu genellikle Suriye-Türkiye ve Suriye-Irak sınırlarına yakın bölgelerde, örneğin Kürtçe Sere Kaniye olarak anılan Ayn el-Arab ve Kürtçe Çiyayê Kurmênc olarak anılan Cebel el-Ekrad ("Kürtlerin Dağı") bölgelerinde,[30] yaşamaktadır.
Amerikan istihbarat kurumu CIA dahil çeşitli kurumların tahminine göre nüfus 1 ila 2 milyon arasındadır. [59][60][30]
Suriye hükûmeti 120.000 kadar Kürd'ü Kasım 1962'de yapılan nüfus sayımında "yabancı" diyerek sayım dışı tutmuştur ve o zamandan beri Suriye'li Kürtler vatandaş haklarına sahip değillerdir. Aynı zamanda Kürt bölgesini Araplaştırmak için bir Arap Kuşağı inşa etmeye çalışmış ve 1963'te Baas Partisi hükûmeti de "Cezire'nin Araplığını koruma" sloganını kullanarak Araplaştırma politikasını sürdürmüştür.[61]
Irak
Türkiye sınırına yakın bir tarlada çalışan Iraklı Kürt köylüler.
Özerk bölgeyle beraber Irak genelinde Kürt nüfusu Amerikan istihbaratı CIA'ye göre 5 milyonun üzerindedir. [62] Bazı tahminler, toplum nüfusun %30'u kadar, yaklaşık 5,2 milyon civarındadır.[30]
Irak'ta Kürt nüfusunun geneli Irak Kürdistan Özerk Bölgesi sınırları dahilinde yaşamaktadır; bu bölgede yaşayan Kürt nüfusun toplamda 3 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.[30] Geri kalan Kürt nüfusun büyük bir kısmı Bağdat'ta yaşamaktadır.[30] 2002 yılından beridir süregelen savaştan zarar gören Bağdatlı Kürtlerin çoğunun savaşın zararlarını tekrar yaşamamak için Özerk bölgeye göçleriyle Özerk bölgenin nüfusunda değişiklikler meydana gelmiştir.
Ermenistan
Ermenistan'da Amerikan istihbaratı CIA'ye göre yaşayan 40.000'nin üzerinde bulunan Kürt halkının çoğunluğu Yezidilerden oluşmaktadır. [63] Bununla birlikte, Sovyetler Birliği'nin dağılımı sonrası Ermenistan'daki Kürtlerin kültürel imtiyazlarının ellerinden alınması sonucu bölgede süregelen bir göç eğilimi gözlemlenmiştir ve yıllar içerisinde Ermeni Kürtlerinin büyük bir bölümü Ermenistan'ı terk etmiş, özellikle Rusya ve Batı Avrupa'ya göç etmiştir.[30][64]
Afganistan
Kürtler, zamanında Safevi hükûmdarı Şah Abbas tarafından binlerce Kürdün sürgüne gönderildiği İran'ın kuzeydoğusunda kalan bölge başta olmak üzere, günümüz Afganistan sınırlarındaki bölgelerde 1500'lerden beri yaşamaktadırlar.[65] Zamanında sürgüne gönderilmişlerin çoğunluğu nihayetinde Afganistan'ın içlerine ilerlemiş, Herat ve diğer batı Afganistan şehirlerine yerleşmişlerdir. 16. yüzyılda Afganistan'daki Kürt kolonilerinin nüfusu on binleri bulmaktaydı.[56] Bazı Kürtler Afganistan içerisinde yüksek siyasî makamlara erişmişlerdir; örneğin Ali Mardan Han 1641 yılında Kabil valisi olmuştur.[66] Bölgedeki Kürtler, Afganlalıların Safevi hükûmdarlarıyla olan ihtilaflarında Afganlıların yanında almış, daha sonraları diğer bölgesel güçlerle olan ihtilaflarda da bu tutumu devam ettirmişlerdir.[67] Günümüzde Afganistan'da yaşayan Kürtlerin sayılarına dair kesin bir rakam söz konusu değildir; bununla birlikte Paris Kürt Enstitüsü takriben 200.000 civarında Kürt bulunduğunu iddia etmektedir.[9] Afganistan Kürtlerinin Kürtçeyi muhafaza edip etmedikleri ise bilinmemektedir.